15 kişiden oluşan komisyona işçi temsilcisi olarak katılacak Türk-İş heyetinde biri gazeteci olmak üzere dört asgari ücretli emekçi yer alacak. Geçen yıl da Türk-İş heyetinde asgari ücretle çalışan dört işçi komisyonda bulunmuş, yaşadıkları sorunları birinci ağızdan hükümet ve işveren temsilcilerine anlatmıştı. Lakin 2023’te net 17 bin 2 TL olarak bir yıllık saptanan asgari ücret emekçide büyük düş kırıklığı yaratmıştı. Yoğun taleplere karşın temmuzda artış yapılmaması işin tuzu biberi olmuştu. Oysa o kadar çok yoğun talep vardı ki. Siyasi irade “Enflasyonu artırıyor” gerekçesiyle ara zamma kapıyı kapatmıştı.
Geçen yılbaşında net 17 bin 2 TL olan asgari ücretin satın alma gücü yüksek enflasyondan ötürü eriyerek 9 bin TL’ye kadar geriledi. Saptanacak yeni ücretin cebe gireceği 1 Şubat 2025’dek daha da aşınacağı belli. Zira baş belası hayat pahalılığı bir türlü durdurulamıyor. Maaş, aylık ve ücretler yerinde sayıyor, sokaktaki fiyatlar her gün artıyor.
Hal böyle iken mevcut ücretin savlandığı gibi yüzde 25-30 gibi son derece yetersiz oranda artırılması emekçiyi bir kez daha yıkıma uğratır. Asgari ücret artışının ileri sürüldüğü gibi dizginlenemeyen enflasyonun temel nedeni olmadığı yaşanan bir yıllık süreçte izlendi. Aynı şekilde maaş ve aylık artışları da enflasyonun tetikleyicisi değil. Ama niyeti emekliye, emekçiye yüksek zam vermemek olan hükümet bin dereden su getiriyor. Yani sudan sebeplerle milyonların içinde bulunduğu derin krizi görmemezlikten geliyor.
Can yakan hayat pahalılığının dar gelirlinin satın alma gücünü iyiden iyiye dibe vurdurduğu ortamda asgari ücret görüşmelerinin kıran kırana geçmesi bekleniyor. Temmuzda ara zam yapılmayan ücretin insanca yaşanabilir tutarda saptanması işçinin olmazsa olmazı. Masada talep edilecek rakamı henüz açıklamayan Türk-İş’in dört kişilik bir ailenin sorunsuz, rahatça yaşayabileceği tutarı komisyona iletmesi yüksek olasılık. Zaten bu yöndeki talebini her yıl yineliyor.
Mevcut iktidar döneminde asgari ücret 26 kez saptandı. 18 kez Türk-İş’in muhalefetine karşın hükümet ve işverenlerin (TİSK) oy çokluğu, 6 kez hükümet-işçi ve işverenin oy birliği ile belirlendi. 2 kez de hükümet ve Türk-İş’in oy çokluğu, işverenlerin muhalefeti ile saptandı.
Görüldüğü gibi asgari ücretin belirlenmesinde ezici çoğunlukla hükümet ve patronların dediği oldu. İşçinin talepleri görmezden gelindi. Hükümet ve patronlar ne derse o oluyor.Oysa üçlü uzlaşma ile saptanacak asgari ücretin aynı zamanda çalışma yaşamında da uzlaşma sağlayacağı aşikar. Hükümetin komisyonda salt 2 kez işçi ile birlikte ücreti belirlemesi emekçinin taleplerinin komisyonda yeterince dikkate alınmadığının kanıtı aslında.
Siyasi irade emekçinin talebi insan onuruna yakışan bir ücreti verirken, patronlara ve küçük esnafa sigorta priminde kolaylıklar sağlamalı, teşvikleri hayat geçirmelidir. Hem işçi hem de işverenler yakınmamalı belirlenecek yeni ücretten.
Patronlara sağlanan kolaylıklar ve teşvikler hep İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılandı. Bu durum çalışırken fona prim ödeyen, ancak işsiz kaldığında gerekli koşulları taşımadığından ötürü fondan işsizlik maaşı alamayanlar tarafından tepki ile karşılandı. İşin bir de böyle ilginç yönü var.