Çocuk gelişiminde sporun önemi fiziksel, sosyal, zihinsel ve duygusal gelişim açısından bir hayli önemli. Çocukların erken yaşlarda spora başlaması gerektiğini ifade eden Çocuk Gelişimi Uzmanı Ayşin Özkan, ailelerin de çocuklarıyla birlikte spor yapması gerektiğine dikkat çekti.
Çocuklarda fiziksel aktivitenin ruhsal ve fiziksel sağlık açısından öneminin çok büyük olduğunu belirten Ayşin Özkan, “Hem çocuklarda hem de yetişkinlerde fiziksel aktivite yapılması, kalp hastalıkları ve beyin fonksiyonlarının düzenlenmesi, önlenmesi ve tedavisinde son derece önemli. Fiziksel aktivitenin öfke kontrolü ve duygusal düzenlemelerin üzerinde ne kadar önemli olduğunu pandemi döneminde gördük aslında. İnsanlar, psikiyatrist ve psikoloğa daha çok başvurdu. Ev içerisinde fiziksel aktiviteye yöneldiler. Yetişkinlerde olsun, çocuklarda olsun fiziksel aktivite oldukça değerli” diye konuştu.
SPORA KAÇ YAŞINDA BAŞLANMALI?
Çocukların çok küçük yaşlarda spora başlaması gerektiğinin altını çizen Özkan, ‘Çocuğun hayatında, enstrüman ve spor mutlaka olmalı” dedi.
Çocukların 2-3 yaşından itibaren sporla tanışabileceğine dikkat çeken Ayşin Özkan, “2-3 yaşındaki çocuk, koşabilir, yürüyüş yapabilir, bir şeyleri yakalayabilir, zıplayabilir, dans edebilir, belli kaba motor becerileri ve temel hareketleri yapar aslında. Bir hoca ya da ebeveyn eşliğinde yüzme de yapılır. 4-6 yaş arasında daha profesyonel şekilde yüzme, cimnastik yapabilir, ip atlayabilir, yine dans edebilir. Grup etkinliklerine daha yoğun katılabilir. 7-12 yaş aralığında, spora profesyonel olarak adım atan çocukları da görebiliyoruz. Cimnastik, yüzme, hentbol, voleybol, basketbol, bisiklet, tenis gibi birçok spor dalı daha net bir şekilde hayatlarına katılıyor. Çocuğun hayatında, bir enstrüman ve spor mutlaka olmalı. Spor ve müzik sayesinde çocuk, daha sosyal ve daha öz güvenli davranışlar sergiliyor. Grup oyunlarına katılımları daha aktif olabiliyor. Kendi fikirlerini daha öz güvenli şekilde savunabiliyor. Özellikle, duygusal ve sosyal iletişim anlamında da ciddi faydası oluyor” şeklinde konuştu.
“SPORU HAYAT MOTTOSU HALİNE GETİREBİLİRLER”
Çocuk gelişiminde sporun öneminden bahseden Özkan, spor yapan çocuk ile spor yapmayan çocuk arasındaki farkları şu şekilde sıraladı:
“Spor yapan çocuk, karşısındaki kişiyle daha iyi bir şekilde temasa geçer. Bu çocukların sosyal iletişimi, diğer çocuklara göre daha fazladır. Çocuklar kendi yeteneklerinin farkına varırlar. Öz güvenleri gelişir. Aynı zamanda bedensel sağlık için de çok değerli. Aşırı kilo alımını dengeler. Yeteneklerinin farkına varmasıyla beraber, bazıları bu yolculukta profesyonel olmayı tercih ederken bazıları da küçük yaştan itibaren alıştırıldığında sporu hayat mottosu haline getirebilirler.”
SPOR YAPAN ÇOCUKLAR BEDENLERİNİ DAHA İYİ TANIYOR
Spor yapan çocukların bedenlerini daha iyi tanıdıklarını dile getiren Ayşin Özkan, şöyle devam etti:
“Sosyal iletişimde de inanılmaz farklılıklar oluyor. Spor yapan çocuk, grup oyunlarına ve grup etkinliklerine daha iyi adapte olabiliyor. Daha paylaşımcı olabiliyorlar. Kesinlikle öfke üzerinde, sporun inanılmaz bir etkisi var. Spora giden çocuklar, öfkelerini ve duygularını iyi bir şekilde kontrol edebiliyor. Aynı zamanda çocuklar, bedenlerini de daha iyi tanıyor. Hareket kabiliyeti daha çok artıyor.”
Ebeveynlerin çocuklarını birden fazla spor dalına yönlendirmemesi gerektiğini de belirten Özkan, “Bazı aileler, çocuklarını birden fazla alana yönlendirmek istiyor. Yüzmeye de gitsin, basketbola da gitsin, tenise de gitsin diyor ama çocuk öyle çok dağılıyor. Bir ya da en fazla iki alanda uzmanlaşmak gerekir. Aileler, çocuklarını deneme derslerine götürmeli. Deneme derslerinde çocuk, kendini en iyi nerede hissediyorsa oraya devam edilmeli” şeklinde konuştu.
“HER ŞEY ÖRNEK OLMAKTAN GEÇİYOR”
“Çocuklar her şeyi görerek öğrenir” diyen Ayşin Özkan, “Ebeveynin hayatında bir spor dalı yoksa çocuğun da çok zor olabiliyor. Bir spor dalıyla profesyonel olarak uğraşan birçok çocuğun anne babasında da böyle durumu gözlemleyebiliyoruz. Tabii ki bunun olmadığı durumlar da var ama ebeveynin kesinlikle ilk yapması gereken şey, çocuklarını spor dalıyla tanıştırmaktan da ziyade yapabiliyorsa kendilerinin de spor yapması. Hafta sonu evde oturmak yerine, çocuklarıyla yürüyüşe gitmek ya da doğa gezileri yapmak bile çocuğun spora bakış açısını tamamen değiştirebilir. Aileler çocuklarını, müsabakalara da götürebilir. Direkt spora başlamayacaklarsa dahi, spor müsabakalarına giderek farkındalık oluşturabilirler. Anne baba olarak beraber aktiviteler oluşturabilirler. Her şey örnek olmaktan geçiyor. Kendileri spor yapmayıp çocuğa ‘Spor yap’ dedikçe bunun çok büyük anlam ve önemi olmayacaktır” ifadelerini kullandı.
TEKNOLOJİ YERİNE SPOR
Çocuklarda teknoloji kullanımının aşırıya kaçması, onları hareketsiz bir yaşama da sürüklüyor. “Çocuklar, teknolojiye ayıracakları vakti keşke spora ayırabilse” diyen Çocuk Gelişimi Uzmanı Ayşin Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Teknoloji kullanımına, 0-3 yaş arasında kesinlikle hayır diyoruz. 3 yaştan sonra da içerik kontrol altında olmalı. Ruhsal sağlığa zarar veren yayınlar ve içerikler var. ‘Bunu izlemeyeceksin’ demek yerine, ‘Bu senin yaşına uygun değil’ denmeli, çocuklara öğretmeli ve anlatmalı. Teknoloji kullanımında mutlaka süre sınırlaması ve kısıtlaması olmalı. Yasaklayarak değil, çocukları farkındalıkla yetiştirmek gerekiyor. Ayrıca orada tek taraflı bir iletişim de oluyor. Çocuk, çift taraflı iletişime geçemiyor. Çocuğun hayatı artık ora haline geliyor. Bu da çocuğun sosyal yaşamda, iletişimi başlatamamasına ve sürdürememesine sebep oluyor. Çocuklar, teknolojiye ayıracakları vakti keşke spora ayırabilse. Ekran sebebiyle oyunlardan ve spordan maalesef uzaklaşıyorlar.”
Haber:Didem Çam