Göğsümüzü kabartan Aziz Sancar ödül töreninde , “Beni ödüle götüren, Atatürk’ün ve Türkiye Cumhuriyetinin yaptığı eğitim devrimidir” diyerek Ulu Önder’e yakışan evlat olduğunu dünyaya ilan etmişti. Kazandığı madalyasını bizzat Anıtkabir’e bağışlayarak ona olan sevdasını göstermişti.
Kendisini Nobel Kimya Ödülü’ne taşıyan araştırma ile dünyanın saygınlığını kazanan örnek bilim insanımızın bu sözleri aslında Cumhuriyeti eleştirenlere verilen tokat niteliğinde yanıt idi. Günümüzde Atatürk’ü, Anayasa’nın ilk dört maddesini, laikliği, çağdaşlığı hırpalamak ve kaldırmak isteyenlerin bu anlamlı sözden çıkaracakları o kadar çok ders var ki. Ama nerede o duyarlılık, bilinç, yeti. HÜDA-PAR genel başkanının anayasanın değiştirilemez 4. maddesini hedef almasının boş çaba olduğu Aziz Sancar’ın o günkü sözlerinin altında yatıyor.
Doğduğu toprağı Mardin’i, Türkiye’yi unutmayan Cumhuriyet tutkunu Nobel ödüllü Aziz Sancar’dan ders alması gereken o kadar aymaz var ki.
Yaşamı ve davranışları ile son derece mütevazı bilim insan olan Sancar, başarısının altında kendisine eğitim olanağı sunan Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin yattığını ödül töreninde açıklamıştı. Verdiği sözü tutarak Türkiye’ye geldi, ödül madalyasını Anıtkabir Müzesi’ne bağışladı, böylelikle Ulu Önder’e olan bağlılığını gösterdi.
“Madalyayı Anıtkabir’e bağışlamak bana çok olağan geldi. Niye Anıtkabir’e? diye soruyorlar. Başka nereye koyayım? “ diyerek gereken yerlere mesajını iletmişti.
Göğsümüzü kabartan bilim insanı Ankara Pembe Köşk’te milli mücadelede Atatürk’ün yol arkadaşı İsmet İnönü’nün ailesi ile buluşarak, “İnönü ailesi benim aileme başka yönlerden de katkı sağladı. Erdal İnönü TÜBA’yı kurdu ve beni ABD’ye TÜBİTAK gönderdi. Atatürk, İnönü ve Cumhuriyete çok şey borçluyum” diyerek İkinci Cumhurbaşkanı’na olan saygısını göstermeyi de ihmal etmemişti.
Aziz Sancar Nobel Kimya Ödülü’nü kazandığı DNA’ların yenilenmesi üzerine yaptığı çalışma ile dünyanın başına bela olarak çöken kansere karşı yürütülen mücadelede önemli bir adım attı. Buluşuyla bilim dünyasında çığır açan Aziz Sancar, değerli bilim insanı olmanın yanı sıra yetiştiği toprağa, kendisine eğitim olanağı sağlayan rejime, onun kurucusu ve arkadaşlarına karşı duyarsız olmadığını kanıtlayarak “adam gibi adam” olduğunu dünyaya göstermişti.
Mardin’in yoksul bir köyünden eğitimi için ABD’ye gitmesi, didinerek tırnağı ile kuyu kazarak dünyanın en saygın ödüllerinden Nobel’i kazanmasının temelinde Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet vardı. Ödül törenindeki konuşması, ziyarete geldiği Türkiye’deki açıklamaları ülkesine nankör olmadığını, Atatürk ve Cumhuriyet kavramlarını belleğinden silmediğini açıkça gösteriyordu.
Ulu Önder’in 1923’te gerçekleştirdiği, yakında 101. kuruluş yıldönümünü kutlayacağımız dünyaya ve mazlum ülkelere her daim örnek olan Cumhuriyet, bilimi, öğretiyi esas alan çağdaş eğitim kurumları ile Aziz Sancar gibi her zaman övüneceğimiz çok sayıda bilim insanımızın yetişmesine olanak tanıdı.
“Hayatta En Hakiki Yol Gösterici Bilimdir” diyen Ulu Önder’in kurduğu Cumhuriyet, eğitim seferberliğinin, aydınlanmanın, bilimsel atılımların temelini attı. Cumhuriyet, Anadolu’yu çağdaşlık, modern bilim, öğrenmeyi, sorgulayıcı eğitimi, insan sevgisini, laikliği tanıştırdı. Cumhuriyet, ilkokuldan üniversiteye eğitim ve bilim kurumlarıyla aydınlanmanın, çağdaşlığın tohumlarını Anadolu’ya taşımanın işlevini üstlendi.
Atatürk ve Cumhuriyetin evladı olan Aziz Sancar ve onun gibi gururlandığımız Türk bilim insanları dünyanın dört bir yanında insanlığa hizmet için çırpınıyor, bilime katkılarıyla devrim yaratıyorlar. Türkiye, onların başarılarıyla gurur duyuyor ve göğsü kabarıyor. Aziz Sancar ve diğer Türk bilimciler, yıpratılmaya, küçümsenmeye çalışılan Cumhuriyetin seçkin birer evlatlarıdır.
Dünyaya örnek olan Cumhuriyet rejimi ile laikliğe saldırılar moralleri bozsa da Aziz Sancar’ın belirttiği gibi Ulu Önder’in emaneti ebediyen varlığını koruyacaktır.