Türk basınının yüz akı, araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu, otomobiline konulan bombanın patlatılması sonucu yaşamdan koparılalı 29 yıl geçti.
24 Ocak 1993’te karlı, ayazı keskin bir öğle vakti Ankara-Gaziosmanpaşa’dan gelen acı haber dalga dalga yayılarak Türkiye’yi yasa boğdu.
Haberleri, köşesine taşıdığı yazılarla karanlık çetelerin, gerici çevrelerin, uyuşturucu ve silah kaçakçılarının hedefi haline gelen Uğur Mumcu, her türlü tehdide rağmen ülkeyi kaos ortamına çekmek isteyenlerin ipliğini keskin kalemiyle pazara çıkarıyordu.
Ödün vermez tutumundan ötürü sayısız ölüm tehditleri alıyordu. O karanlık güçlerin bilmediği, haberlerini uzun araştırmalar sonucu ulaştığı belgelere dayandırarak kaleme alan Uğur Mumcu’nun tehditlere boyun eğmeyeceği, kalemini satmayacağıydı. Yılmadı, Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleri doğrultusunda haberlerini yazdı, köşesinde derin bilgisiyle elinden geldiğince kamuoyunu aydınlattı. O hep gerçeği aradı, yazısıyla kirli düşüncelerin karşısına çıktı. Türkiye’nin kirlenmemesini amaçlıyordu.
Emek ve demokrasi mücadelesini hep yasalar çerçevesinde tatlı mizahi şekilde kaleme aldığı yazılarla gerçekleştirdi. Karanlık cinayetleri, yobazları, uluslararası silah kaçakçılarını, çeteleri, mafyayı mercek altına alarak ürküttü.
O hainler adım adım onu izliyor, kalemini susturmak için fırsat kolluyordu. Sonunda pis ve iğrenç emellerine ulaştılar. Korkusuz kalem Uğur Mumcu, yıldırmalarına aldırmadığı hainlerin, karanlık güçlerin alçak saldırısı sonucu eşi Güldal Mumcu’nun gözleri önünde otomobiline konulan bombanın patlatılmasıyla ayazı bol pazar günü 24 Ocak 1993’te yaşamını yitirdi. Hala cinayet net aydınlatılamadı, hain saldırının ardında kimler var bilinmiyor.
İyi bir gazeteci olmanın yanı sıra iyi bir aile babası da olan Uğur Mumcu, cesaretiyle, satmadığı kıvrak kalemiyle kamuoyunu aydınlatmadaki başarısından ötürü genç gazetecilerin örnek aldığı seçkin gazeteciydi. İdealist genç gazeteci adayları yazılarını haberlerini, kitaplarını okuyarak görevini üstlenmeye hazırlanıyorlar.
Aradan 29 yıl geçse de unutulmadı. Türkiye onu her yıl 24 Ocak’ta saygı ile anıyor, yaşamını yitirdiği evinin önünde törenle anıları tazeleniyor.
Aslında, 1990’lı yıllar Uğur Mumcu ile birlikte Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Çetin Emeç gibi Atatürkçü aydın insanların katledildiği acılı yıllardı.
Selda Bağca’nın yanık sesli türküsündeki “Vurulduk ey halkım unutma bizi” diyerek eserlerinin, ideallerinin ve mücadelelerinin yaşatılması anılarına en büyük saygı olacaktır.