Ankara’nın Gölbaşı ilçesindeki Mogan Gölü Sahil Parkı’ndayım. Göl çevresi tıklım tıklım. Güneşi gören Mogan’a akın etmiş. Kurak bir kış geçirdik ama gölde çekilme yok. Martılar çığlık çığlığa, karabataklar coşkulu.
Belediyeye ait tekne turlara başlamış. Hava sıcaklığı 20 dereceyi bulunca herkes teknenin güvertesine çıkmış. Kışlıklar yerini ince kıyafetlere bırakmış. Demek ki bahar çoktan gelmiş.
Parkın salkım söğütleri yeşil çuhaya bürünmüş gibi; dallardan püsküller ve yapraklar uç vermiş. Diğer ağaçlarda da renk dönüşümleri başlamış. Bahar, kuşların kanatlarına, ağaçların dallarına konmuş. Henüz böceklerden, karıncalardan ve arılardan ses yok. Birkaç güne onlar da şenliğe katılır. İşte bahar o vakit bahar olur.
Ortalık “Yalancı Bahar” başlıklı haberlerden geçilmiyor. Ya badem ya erik ya kayısılar çiçek açmış. Ekranlarda, bağlardan bahçelerden görüntüler akıyor. Kır çiçekleri boy vermiş.
Herkesin dilinde “yalancı bahar” lafı. Baharın yalancısı mı olur? Türk Dil Kurumu, sözlüğünde yer vermese de çiçek kokulu havanın, tomurcuğa durmuş ağacın, cıvıldaşan serçelerin, ılık esen rüzgârın, güneşin altında tüylerini yalayan kedinin, top top bulutların haber verdiği erkenci baharın adıdır, yalancı bahar.
Seğmenler ve Kuğulu parkın ağaçları da çiçek açmış. Evimin yakınındaki Gökkuşağı Vadisi’nde çalılıklardaki bodur ağaçlar beyaz gelinlik giymiş. Belli ki Ankara çoktan baharı yaşıyor.
Uzmanlara göre, ortamın sıcaklığı bitkileri bile kandırıyormuş. Normalin üzerindeki sıcaklığı alan bitki, kışın bittiğini sanıp kendini baharın şefkatli kollarına teslim ediyormuş ve hormon üretmeye başlıyormuş. Bitki hormonları kök ve gövde uçlarındaki meristematik dokularda (bitkilerin büyüme bölgelerinde bulunan ve sürekli bölünebilme yeteneğine sahip hücrelerden oluşan doku) tohumda, meyvede ve genç yapraklarda üretilip çeşitli şekillerde diğer dokulara taşınırmış. Erken çiçek açma olayı bu yüzden olurmuş. Baharın yalancılıkla yaftalanmasının sebebi bu kandırıkçılığı (TDK, bu sözcüğü de görmemiş) yüzündenmiş.
Atalarımız “Vakitsiz açan gül tez solar” demiş. Erken çiçek açan bitkiler, özellikle ağaçlar, sonradan gelecek bir soğuk dalgası ve kapıdan baktırıp kazma kürek yaktıran Mart donu ile başa çıkamazmış. Böylece meyve vermesi beklenen ağaç, o yıl meyvesiz kalırmış.
Yalancı baharın sıcak günlerine aldanan ağaçlar çabucak çiçek açar da insanoğlu kış uykusuna devam mı eder? Yalancı bahar ağaçları bir kez aldatır. İnsanoğlunu sayısız kez. Kendimden bilirim bir ömre kaç yalancı bahar sığdırdığımı. Yalancı baharların ayazında donduğumu, fırtınalarda kolumun kanadımın kırıldığını.
Biz bahara vurgunuz. Gözümüz yollarda onu bekledik. Çarparsa bahar çarpsın. Baharın yalancısına bile aldanıp çiçeklerimizi dökmekten korkmayız. Mecnun’un “Leyla’dan haber getirdim” diyen yalancıya söylediği sözü bütün kış koynumuzda gezdirdik.
Mecnun, Leylâ’nın aşkından perişan. Tek malvarlığı sırtındaki lime lime hırka. Çekilmiş bir köşeye, Leylâsını düşünüyor.
O şehrin düzenbazı, hilekârı, yalancı adamı Mecnun’un yanına varır. “Müjdeler olsun sana ey Mecnun” der. “Leylâ’n geliyor...”
Mecnun’un yüzünde güller açar, hırkasını çıkarır, müjdeciye hediye olarak verir.
Etrafındakiler Mecnun’a, “Sen ne yaptın? Bilmez misin, bu adam hilekârın, yalancının, düzenbazın tekidir. Leylâ’nın geldiği falan yok. Seni kandırdı. Bir de hırkanı kaptırdın” diye çıkışırlar.
Mecnun, “Biliyorum” der; “Leylâ gelmiyor, geleceği de yok. Doğru olsa canımı verirdim.”
Ben bahara inanırım, baharın her çeşidine. En çok da ikinci bahara…
Bahar için şarkı önerileri:
-Ahmet Özhan - Ömrümüzün Baharı,
-Yücel Arzen & Devrim Gürenç - Yalancı Bahar,
-Sevda Deniz Karali - Yalancı Bahar.
Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek, “Sıcak ve yağışlı bir Mart ayı yaşanacak. Kar ihtimali zayıf” dedi. Ankara bu kış kar görmedi. Umudumuz bir sonraki kışa. Duamız, bahar yağışlarının bereketiyle gelmesi.