Benim’de her ortamda söylediğim bir gerçek varki ! Rusya bunu 8 yılda gerçekleştirdi. Bizim ülkemizin’de tek kurtuluşu tarım gözüküyor. Tarım için gerekli bütün altyapıya sahibiz toprağımız var ,işgücümüz var ,tarım için gerekli ekipmanlarımız var , sadece eksiğimiz devlet olarak çiftçimizi köylümüzü desteklememizdir. Gerek tohum gerek gübre gerekse verilecek mazot desteği ile eminimki 3-5 yılda dışa akan milyarlarca dolar paramız içerde kalacağı gibi, tarım ürünleri ihracatındada belli bir seviyeye gelecektir ülkemiz.
Ayrıca tarım’ın hayvancılığımıza da lokomotif olacağını unutmamamız gerekiyor .
Yukarda saydığım destekler sağlandığı taktirde dışarıda arazi kiralayan satın alan, çiftlik kuran bir çok işadamımız da bu yatırımları kendi ülkemize kendi çiftçimize yapacaktır.
Gelelim Rusya gerçeğine ;
"Rusya, son 8 yılda deyim yerindeyse tarımda bir dönüşüm yaşadı. Yerli üretimini artırarak pek çok üründe kendi kendine yeterli duruma geldi. Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra ilk kez 2020’de tarımda net ihracatçı olan Rusya’nın yeni hedefi katma değerli ihracat."
Rusya tarımda nasıl bir oyun planı kurdu?
Rusya, son 8 yılda deyim yerindeyse tarımda bir dönüşüm yaşadı. Yerli üretimini artırarak pek çok üründe kendi kendine yeterli duruma geldi. Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra ilk kez 2020’de tarımda net ihracatçı olan Rusya’nın yeni hedefi katma değerli ihracat
Batı ile Rusya arasında yükselen Ukrayna tansiyonu, jeopolitik riskler açısından gündemin ilk sırasına oturdu.
Biz de herkesin gözü kulağı Rusya’da iken Putin yönetiminin son 8 yılda tarım sektörüne yönelik ortaya koyduğu strateji ve izlediği politikayı mercek altına alalım istedik.
Zira 8 yıllık bu süreçte yaşanan gelişmeler Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiriyor.
Hatırlanacağı üzere 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhakı sonucu Avrupa Birliği, ABD ve diğer Batılı ülkeler Rusya’ya yaptırım kararı aldı. Rusya ise bu hamleye, Batılı ülkelerden tarım ve gıda ürünleri ithalatını yasaklayarak karşılık verdi.
Bir başka deyişle, Rusya’yı gıda ile terbiye etmeyi düşünen Batı’dan önce davranan Moskova yönetimi deyim yerindeyse kendi göbeğini kendisi kesti.
Nasıl mı?
Rusya, 2014’ten bu yana özellikle ithalata bağımlı olduğu ürünleri kapsayacak şekilde tarım politikalarında önemli bir makas değişikliğine gitti. Tarımda kendi kendine yeterlilik ve yerli üretimi önceliklendirerek uzun vadeli bir tarım politikası ortaya koydu.
Bir dış politika enstrümanı: tarım
Putin yönetiminin hedefi, bir dış politika enstrümanına dönüşen tarıma ilişkin olası yaptırımlardan kendini koruyarak, ülkenin gıda güvencesine ilişkin kırılganlıklarını minimum seviyeye çekmekti. Bunu 7-8 yıl gibi oldukça kısa bir sürede büyük ölçüde başardılar da… Hayvancılıktan, sera yatırımlarına kadar ülkede neredeyse tarımın en stratejik alanlarında yeni yatırımların önü açıldı.
Doğal gaz zengini Rusya’nın toplam modern sera alanı 2016’dan bu yana 1.5 kattan fazla artarak 2021 itibarıyla 32 bin dekara ulaştı. Buna paralel olarak da örtü altı sebze üretimi son 6 yılda yüzde 80’den fazla arttı.
Rusya, 1.4 milyon tonu aşan seralardaki sebze üretiminin 2025 yılına kadar en az 1.6 milyon ton olmasını hedefliyor.
Stratejik gördüğü meyve türlerinde de 2025 yılına kadar üretimi iki katına çıkarmayı hedefleyen Rusya, 2027 yılına kadar süt ve süt ürünleri üretimini de ikiye katlamayı amaçlıyor.
Hedefe adım adım yaklaşıldı
Rusya, verdiği teşvikler neticesinde kendi üreticisine tarımsal yatırımların önünü açarken, izlediği akıllı ithalat politikasıyla da Rus çiftçisini korudu ve rekabetçi bir yapıya kavuşturdu. Geçtiğimiz yıllarda farklı gerekçelerle Türkiye’den domates başta olmak üzere yaş sebze ve meyve ithalatını zaman zaman durdurmasının ve kota uygulamalarının ardında yatan gerekçelerden bir tanesi de buydu.
2015 yılında dönemin Rusya Tarım Bakanı Alexander Tkachyov, “Önümüzdeki 10 yıl içinde yerli ürünler rafları dolduracak. Rusya’nın 10 yıl sonra tarım ithalatına ihtiyacı kalmayacak” şeklindeki sözlerini pek çoğumuz hafife almış olabiliriz.
Ama son iki yılın verileri bize, ortaya konan hedeflere emin adımlarla yaklaşıldığını gösteriyor.
Rusya, 2020 yılında 29.7 milyar dolarlık tarımsal ithalatına karşılık 30.5 milyar dolarlık rekor bir ihracata imza atarak Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana ilk kez tarım ürünlerinde net ihracatçı konuma yükseldi.
Rusya’nın şu anki Tarım Bakanı Dmitry Patrushev de dünden bugüne gelinen noktayı şu sözlerle özetliyor: “1990’larda Rusya tahıl ürünleri ithal ediyordu ama günümüzde bunlar temel ihracat pozisyonunda yer alıyor. Rusya, 2020 itibarıyla Gıda Güvenliği Doktrini’nin kilit hedeflerine ulaştı. Devletin desteği ve çiftçinin başarısı, üretimi ve ihracatı artırmamızı sağlıyor. İhracattaki potansiyel artış ise tarım sektörünün sürdürülebilir büyümesinin kanıtıdır.”
İthalatçı konumdan ihracatçı konuma
Geçtiğimiz hafta 2021 verilerini açıklayan Rusya Tarım Bakanlığı, tarımsal ihracatın önceki yıla göre yüzde 18 artarak 36 milyar doları aştığını bildirdi.
Bu rakamları şöyle okumak da mümkün…
Rusya’nın tarım ürünleri ithalatı son 8 yılda yüzde 31 azalarak 43.3 milyar dolardan 30 milyar dolarlar seviyesine geriledi.
Aynı dönemde tarım ürünleri ihracatı ise yüzde 114 artarak 16.8 milyar dolardan 36 milyar doların üzerine çıktı.
1990’larda tahıl ürünleri ithal eder konumdaki Rusya, bugün yıllık 85 milyon ton üretimiyle dünyanın buğday deposu olarak niteleniyor. 2020/21 sezonunda 38.5 milyon ton buğday ihracatı gerçekleştiren ülke, dünyanın en büyük buğday ihracatçısı konumunda. Aynı zamanda arpa, mısır ve pirinç gibi ürünlerin üretiminde de söz sahibi olan Rusya, 2021’de tahıl ihracatını yüzde 10 artırarak 11.1 milyar dolara yükseltti.
Ayçiçek, soya, kanola gibi ürünlerin üretiminde de iddialı olan Rusya, bitkisel yağ ham maddesi ve ürünleri ihracatını ise yüzde 48 artırarak 7 milyar doların üzerine çıkardı. İşlenmiş gıda ürünleri ihracatı ise yüzde 13 artarak 4.6 milyar doların üzerine çıktı.
Yakın bir zamana kadar et ve süt ürünlerinde ithalatçı konumdaki ülke, son yıllardaki doğru yatırım hamleleri ve destekleme politikalarıyla üretimi artırdı. Geçen yıl et ve süt ürünleri ihracatı yüzde 30 yükselerek 1.5 milyar dolara çıktı.
Şimdi Rusya, önümüzdeki yıllardaki tarımsal ihracat dağılımını yeniden şekillendirme hazırlığında.
Rusya’nın 2030 hedefi ve Türkiye’nin konumu
Putin yönetimi, yeni dönemde salt tarım ham maddeleri ihraç eden bir ülke olarak kalmak istemiyor. Zaten, 2030 yılı stratejik plan kapsamında “Ulusal İş Birliği ve İhracat” adlı programda söz konusu vizyon ortaya konmuştu. Hedef, ihracatta ham madde dışı katma değeri yüksek malların payını artırmak.
Artık sadece ekmeklik veya makarnalık buğday ihraç eden ülke konumundan çıkmak isteyen Rusya, katma değeri kendi üreticisi ve sanayicisine bırakacak şekilde un, makarna, bulgur, irmik ve bisküvi gibi mamul ürün ihracatına yönelik politika geliştiriyor.
Aynı şekilde yağlı tohumlar sektörü açısından sadece ham yağ ve işlenmemiş tohum ihracatı yapmak yerine katma değeri kendi topraklarında yaratarak bitkisel yağ ihraç etmek istiyor. Bu alanda know-how ithalatı yaparak yakın gelecekte fabrika yatırımlarını hayata geçirmeye hazırlanıyor. Hatta Türkiye’deki bazı un ve bitkisel yağ sanayicileri de yatırım teşviklerinden yararlanarak Rusya’da bu alanda yatırım araştırması yapıyor.
Tahıl piyasasında kartlar yeniden karılıyor
Rusya artık yeni dönemde uluslararası tahıl piyasasında kartları yeniden karıyor.
Türkiye’de yaklaşık 560 aktif un fabrikası var. Ama o fabrikalarda mamule dönüştürülen ana ham maddenin tedarik edildiği ana ülke Rusya. Türkiye’nin 2021’de Rusya’dan tarım ürünleri ithalatı yüzde 38 artışla 4.3 milyar dolara çıktı. Böylece Rus tarım ürünlerinin en büyük ithalatçısı konumuna gelen Türkiye, hem iç tüketim hem de dahilde işleme rejimi kapsamında ithal ettiği 6.7 milyon ton buğday karşılığında Rusya’ya 1.8 milyar dolar döviz ödedi. Aynı dönemde buğdayı işleyerek 1 milyar doları aşan un ihracatı ve 700 milyon doların üzerinde makarna ihracatı gerçekleştirdi.
Özetle, Türkiye’nin un ihracatında dünya birincisi, makarna ihracatında ise dünya ikincisi olarak oturduğu koltuğa artık Rusya da gözünü dikmiş durumda ve işin özü “bana da yer açın” diyor.
Rus tahılının kalitesi Türk profesöre emanet
Rusya, ürettiği tahılın kalitesinin artırılması için de çalışmalara hız vermiş durumda. Ve bu alandaki projelere başkanlık etmesi için uluslararası alanda saygın bir bilim insanı olan Prof. Dr. Hamit Köksel ile çalışma yapmak üzere önceki yıl el sıkışıldı.
Köksel, Omsk Devlet Tarım Üniversitesi çatısı altında 1.3 milyon dolar bütçe ile kurulan laboratuvara başkanlık ederek ekibiyle birlikte bu alanda bilimsel çalışmalar yapıyor.
İstinye Üniversitesi (İSÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Hamit Köksel, Rusya’nın buğdayı daha kaliteli ürünlere dönüştürerek ihracatını artırmayı planladığını söylüyor. Prof. Dr. Köksel, bu durumu Rusya’nın yeni dönemdeki devlet politikası olarak yorumluyor.
Yaş meyve sebze ihracatında Rus faktörü
Rus medyasına demeç veren Ulusal Meyve ve Sebze Üreticileri Birliği Direktörü Mikhail Gluszkow’a göre, Rusya’nın domates üretiminde yakaladığı artış trendi ithalatına da yüzde 10-15’lik düşüş olarak yansıyor. Gluszkow, “Gelecekte iç pazar doygun hale geldikçe ihracat da gelişecektir” diyor.
Rusya’nın tarımda izlediği politikaların çıktıları Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor.
En basitinden toplam domates ihracatımızın yaklaşık yarısını Rusya’ya gerçekleştiriyoruz.
İhracatın 3’te biri Rusya’ya
Türkiye’nin 2021 yılında 3 milyar 82 milyon dolara ulaşan yaş meyve ve sebze ihracatında 1 milyar 13 milyon dolarlık pay ile Rusya’nın ilk sırada yer aldığını da bir kenara not edelim. Bir başka deyişle, Türkiye’nin toplam yaş meyve ve sebze ihracatının üçte biri Rusya’ya gerçekleşiyor. Dolayısıyla başta domates, salatalık, biber, patlıcan, çilek gibi ihraç ettiğimiz pek çok kalemde Rusya yakın zamanda kendi kendine yetecek pozisyona gelecek. O yüzden Türkiye’nin ihracat pazarında çeşitliliğe önümüzdeki dönemde daha fazla ihtiyacı olacak.
Putin’in tarım ve gıdaya bakışı
Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarından beri stratejik öneme
sahip olan tarım sektörünün güçlendirilmesi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in de son yıllarda temel ekonomik hedeflerinden biri haline geldi.
Putin, ekonomik kalkınma hedefleri doğrultusunda önümüzdeki iki yıl içinde Rusya’nın tarımsal ihracatını 45 milyar dolar seviyelerine çıkarmayı hedefliyor. Bu hedef doğrultusunda izlenen politikanın çıktıları, Türkiye gibi Rusya ile tarım ve gıda dış ticaretinde çok yakın ilişkisi olan ülkelerdeki dengeleri ve ezberleri bozacak gibi görünüyor. O yüzden, Türkiye gibi ülkelerin hem Rusya’nın değişen oyun planına hem de küresel gıda ticaretindeki yeni dinamiklere göre yeni bir yol haritası çizmesi gerekebilir.
Sera yatırımları artıyor. Rusya’nın toplam modern sera alanı 2016’dan bu yana 1.5 kattan fazla artarak 2021 yılında 32 bin dekara çıktı.
13.6 milyon hektar tarıma kazandırılacak
Rusya Tahıl İhracatçıları Birliği Başkanı Eduard Zernin, geçen yılın ortalarında Türkiye’deki un sanayicilerine Rusya’ya yatırım çağrısı yapmıştı.
Ama Zernin’in çağrısı kadar satır aralarındaki şu uyarıları da dikkate değer nitelikte: “Rusya’nın dünya piyasalarındaki rolü daha da artacak. Bunda hem izlenen politika hem de küresel iklim değişikliği etkili olacak. İklim değişikliği, Rusya’nın güneyindeki tarım bölgelerini olumsuz etkilese de merkezi bölgeler ve Volga civarındaki bölgeler ile Urallar ve Sibirya’da daha büyük bir alanda tarım yapmak için elverişli şartlar sağlayacak. Ayrıca, Tarım Bakanlığı, 13.6 milyon hektarlık arazinin tarıma kazandırılmasını planlıyor. Türk değirmencilere, Rusya’ya yatırım yapma fırsatlarını dikkatli bir şekilde araştırmalarını tavsiye ediyorum. İleride, rekabet gücünü kaybetmemeleri adına bu çok önemli olabilir.”
Kaynakça: İrfan donat, oksijen