11 ilde 53 bin 537 yurttaşı yaşamdan koparan Kahramanmaraş merkezli 7.8 ve 7.5 büyüklüğündeki yüzyılın depreminin ardından bir yıl geçti.
Acılı ailelerin yüreği yanmaya devam ediyor. Nasıl yanmasın ki? En yakınını, sevdiğini, yanı başında mışıl mışıl uyuyan hayalleri büyük çocuklarını depreme kurban vermişler, yaşamlarının en karanlık saatlerini, günlerini, aylarını korku ve hüzünle geçirmişler. Böyle bir yalnızlığa, drama hangi yürek katlanır?
6 Şubat 2023’de saatler 4.17’yi gösterdiğinde yaşanan büyük yer sarsıntısı masum insanları yatağında yakalamıştı. Uyku mahmurluğundan neye uğradığını bilemeyen on binlerce kişi hırsız müteahhitlerin yaptığı çürük binaların altında kaldı. İlk anda ölenlerin yanı sıra göçük altındakiler canhıraş feryatlarla kurtarılmayı bekledi. Ne ki kurtarma ekipleri müdahalede oldukça geç kaldı. Oysa depremde ilk saatler göçük altına müdahale için oldukça önemliydi.
Kızılay ve gönüllü kurtarma ekiplerinin geniş alana yayılan deprem bölgesinde yetersiz kalması, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının daha sonra alana çıkarılmasından ötürü ağır yaralı çok sayıda insan soğuğa direnemeyerek yaşamını yitirmişti.
Asker ve sivil ekiplerin özverili çalışması sonucunda günler sonra aralarında bebek ve çocukların da olduğu canlar mucizevi şekilde kurtarılmış, Türkiye bu anları ağlayarak izlemişti.
86 milyonun tek yürek kenetlenmesi, gücü oranında depremzedelere yardımlarını ulaştırması insanımızın ne denli yüce gönüllü olduğunu bir kez daha kanıtlamıştı.
Şubat ayının donduran ayazında üzeri karlarla örtülü enkazın altında kalanları kurtarma girişimleri günlerce sürmüştü. Türkiye tek yumruk tüm gücünü bölgeye sevk etmişti. Dünya da hüzünle izliyor, deprem bölgesine yardımlarını esirgemiyordu. Ancak “Ateş düştüğü yeri yakar” misali Türkiye çok ama çok büyük acıyı yaşadı. Yıllar geçse de ülkenin kalbine ok gibi saplanan hüzün unutulmadı ve hiçbir zaman unutulmayacak.
Yüzyılın felaketi 53 bin 537 canı hayattan koparırken, geriye enkaz yığını kentler bıraktı. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Benim şahsi meselem” dediği, medeniyetler beşiği Hatay yerle bir yer oldu. Tarihi bina ve yapıtlar yıkılmadıysa bile büyük zarar gördü. Kahramanmaraş da depremin en ağır hasar verdiği kentti.
Hatayspor teknik direktörü Volkan Demirel ile Beşiktaş’ın eski oyuncusu Gökhan Zan’ın ağlayarak “yardım yardım” feryatları Hatay’ın ürküten tablosunun ilk işaretiydi. Günler geçtikçe depremin ağır bilançosu ortaya çıktı. Hatay diye bir kentin ayakta olmadığı görüldü.
Eşini, evladını, en yakınını depremde yitiren ailelerden bazıları büyük kentlere göç ederken, maddi yetersizlikten bölgede kalanlar konteyner kent ve çadırlarda yaşama tutunmaya çalışıyor. Konut yapımında yoğunluk sürse bile ihtiyaçların tümünün karşılanması yılları bulacak. Sağlık hizmetinde aksamalar yaşandığı belirtiliyor.
Hükümetin yanı sıra sivil toplum örgütlerinin katkısı ile yapımı süren depreme dirençli binaların en kısa sürede ailelere teslim edilmesi gerekiyor. Zira konteyner ve çadırlarda yaşayan aileler, yaz ve kış mevsiminin kendine özgü sorunlarını yaşıyor. Evladını, eşini yitiren acılı aileler güvenli konutlara yerleştirilmeyi sabırsızlıkla bekliyor.
Depremin hemen ardından açılan yardım kampanyalarında birçok kişi ve kuruluş utanmadan verdiği sözü yerine getirmedi. Salt kendi reklamın yapmak için TV ekranlarından para yardımı sözü verdi reziller. Ama şimdi ortada yok utanmazlar. İşte bu da deprem kadar üzücü ve düşündürücü.
Türkiye’nin deprem ülkesi olduğu gerçeği, 11 ili vuran Kahramanmaraş merkezli büyük sarsıntılarla bir kez daha anımsandı.. Lakin yıkıcı depremlerden ne denli çıkarımda bulunuyoruz, orası muamma. Bir süre sonra unutuluyor. Oysa tehlike çok büyük ve kapıda.
Yer bilimciler Prof. Dr. Naci Görür, Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan ve Prof. Dr. Okan Tüysüz olası İstanbul depremi için uyarı üzerine uyarı yapıyor. Sesini duyuramadığını düşünmüş olmalı ki Naci Görür ağlayarak “İstanbul’u depreme karşı hazırlıklı hale getirin. Dirençli binaları hemen yapın” diye çığırıyor. Salt İstanbul için değil, Hakkari, Van, Tunceli, Erzincan illerindeki olası 7’lik depremler için uyarılarını yapıyorlar. Daha ne söylesin bilim insanları?
1 milyon 200 bin binanın depreme dayanıksız, 650 bin yapının ivedi yıkılarak yenilenmesi gerektiği açıklamalarını dikkate aldığımızda İstanbul’da 7 ve üzerinde gerçekleşecek depremde olabilecekleri aklımıza bile getirmek istemiyoruz. 20 milyon nüfuslu İstanbul Türkiye’nin ve ekonominin can damarı. Ona göre ivedi tutum takınmalıyız. Böylesi ağır adımlarla depreme karşı ne denli hazırlıklı olabilir güzel ülkemiz?
Artık imar affı çıkarılmamalı, malzemeden çalan müteahhitlere göz açtırılmamalı. Zira bedeli ve acısı çok ağır oluyor.