Türkiye haziran ayına zam yağmuru ile başladı.
Yaz mevsiminin iyiden iyiye kendini göstermeye başladığı bu günlerde yaşadığı ekonomik sorunları güneşli havanın etkisiyle bir ölçüde unutan dar gelirli yurttaş gece yarısı doğalgaz ve elektriğe gelen zamlarla şoke oldu.
Döviz kurlarındaki artıştan ötürü konutlarda kullanılan doğalgazın birim fiyatı yüzde 30 oranında zamlandı. Elektrik üretimi için kullanılan doğalgazın fiyatı da yüzde 16 artırıldı. Konutlarda ve tarımsal alanlarda tüketilen elektriğe ise yüzde 15 zam yapıldı. Sanayi ve ticarethanelerde kullanılan elektik fiyatı da yüzde 25 arttı.
Aslında Hazine Maliye Bakanı Nureddin Nebati “En ucuz doğalgazı biz kullanıyoruz” diyerek günler öncesi zam sinyalini vermişti. Ve gerçekleşti. Sahi Bakan Nebati’nin gözlerindeki ışıltı ne oldu? Dar gelirli o ışıltıyı göremiyor.
Yılbaşında devasa artışlarla şişen faturalarını ödemekte zorlanan milyonlarca gariban şimdi yeni zammın şokunu yaşıyor. Ekim ayı ile birlikte doğalgaz ve elektrik faturaları dar gelirli bütçelere ağır darbe indirmeye başlayacak. Belki yaz aylarında kabarık faturalar gelmeyecek. Lakin sonbahar ve kış mevsimlerinde dudak uçuklatacak faturalar posta kutularına atılacak.
Malum durdurulamayan hayat pahalılığı karşısında son derece kıt aylık ve maaşlarla geçinmeye çalışan milyonlarca sabit gelirli işçi, memur, asgari ücretli, emekli, dul ve yetim temmuz ayını sabırsızlıkla bekliyor. Zira yılın ikinci yarısı için aylık ve maaşlarda yapılacak artış TÜİK tarafından 4 temmuzda duyurulacak TÜFE oranı ile belli olacak.
Veriler 6 aylık enflasyonun yüzde 40-50 arasında gerçekleşeceğini gösteriyor. Emekli aylıkları bu oranda artacak, memur ve memur emeklisine ödenecek enflasyon farkı ortaya çıkacak. Asgari ücrete temmuzda ara zam formülü belirsizliğini koruyor. Yıllardır gündemde olan 3600 ek gösterge yasasının TBMM tatile girmeden çıkarılacağı belirtiliyor. Kuşkusuz tüm bu gelişmeler çalışanlar ve emekliler adına olumlu.
Lakin TÜİK verilerine göre 4 aylık yüzde 70, çarşı pazar fiyatlarına göre yüzde 100’ü aşan enflasyon gerçeği mevcut. Aylık ve maaşlara yapılan artışlar zorunlu temel tüketim maddelerine gelen zamların gerisinde kalıyor, satın alma gücü giderek geriliyor. Son doğalgaz ve elektrik faturaları cebinde kalan paraları daha eritecek.
Yani çalışan ve emekliye, elektrik, doğalgaz, akaryakıt ile temel gıda ürünlerine yapılan artış kadar zam verilmiyor. Bundan ötürü ellerine geçen para satın alma güçlerini artırmıyor, aksine yoksullaşmalarına yol açıyor. Çarşı pazara gittiğinde, faturaları gördüğünde şaşkına dönüyor.
Vatandaşın rahatça yaşamını sürdürmesi, zamlardan etkilenmemesi, bayramlarda torunlarına bol harçlık verebilmesi için aylık ve maaşlarda göreceli iyileştirme yapılması şart. 2.500 lira olan en düşük emekli aylığına yüzde 50 zam yapsanız enflasyon canavarı karşısında ne anlamı olabilir ki?
Aslında doğalgaz, elektriğe, akaryakıta, çaya ve diğer tüketim maddelerine zam yapılarak emekli ve çalışana verilecek para için kaynak yaratılıyor. Yani bir cepten fazla alınıp diğerine az aktarılıyor. Halkın yararına olmayan bu kısır döngü yıllardır sürüyor. Üretime ve istihdama yönelik, alt gelir grubunu zam yağmuru altında boğulmasını önleyecek yeni politikaya gereksinim olduğu açıkça görülüyor.