Vergi ve harçlara 2025 yılında yüzde 43.93 oranında, konut kiralarına yüzde 60 oranında zam yapılırken, 2024 yılı enflasyonun yüzde 45-47 arası gerçekleşmesi beklenirken açlık sınırının altındaki ücretle ölmemeye çalışan asgari ücretliyi yüzde 30 artışla 22 bin 104’TL’ye mahkum etmek toplumun vicdanını örseledi.
Hükümet bir kez daha patronların sesine kulak verirken, emekçiyi her zaman olduğu gibi göz ardı etti. Asgari ücrette yine patronların dediği oldu. Asgari ücretliyi silkeleyen işveren ve Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun emekçiler dışındaki üyeleri saptadıkları sefalet ücreti niteliğindeki net 22 bin 104 TL ile bir ay geçinebilir mi? Empati yapıp kendilerini sorgulasınlar bakalım.
Yeni asgari ücretin, alev topu gibi her yeri yakan hayat pahalılığı karşısında mart ve nisan aylarında hızla aşınma sürecine gireceği, açlık sınırının altında kalacağı belli. Satın alma gücü eriyecek asgari ücrete temmuzda ara zam gereksinimi haziran ayında kesinlikle ortaya çıkacak. Lakin bir yıllık saptanan asgari ücrete temmuzda ek artış yansıtılması zor görünüyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in enflasyonu dizginleme gerekçesiyle ücret, aylık ve maaşları baskılamayı amaçlayan politikasından ötürü temmuzda asgari ücrete ara zam yapılması olası değil. Oysa maaş ve ücretlere yansıtılan güdük artışlarla bile enflasyonun dizginlenemediği ortada.
Sanki yüksek enflasyonun sorumlusu emekçi ve emekli. Hep gariban kitleden özveri ve sabır isteniyor. Oysa nüfusun 20’sini oluşturan varsılların milli gelirden aldığı pay yüzde 50 düzeyinde iken, nüfusun yüzde 70’ini oluşturan yoksul kitle milli gelirden yüzde 20 pay alıyor. Kötü yönetilen ekonominin sorumlusu kuşa dönen aylık, ücret ve maaşlarla yaşamını sürdürenler asla değil.
İşçiye, memura ve emekliye yüksek zam vermemekle “enflasyonun düşeceğini” öngörenler, yılsonunda gerçekleşmesi beklenen yüzde 45-47 arası enflasyonla yanıldıklarını anlayacak. Ne var ki olan yine garibanlara olacak.
1974 yılından bu yana Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na emekçileri temsilen katılan Türk-İş’in zam talepleri dikkate alınmadığından ötürü komisyondan çekilmesi anlamlı. Son 30 yılda asgari ücretin 22 kez hükümet ve işverenlerin oyu ile saptanması Türk-İş’in komisyondan çekilme gerekçesinin haklılığını ortaya koyuyor. 30 yılda salt 2 kez hükümet ve işçilerin oy çokluğu ile asgari ücretin belirlenmesi her şeyi net şekilde gözler önüne seriyor. 6 kez hükümet, işveren ve işçilerin oybirliği ile asgari ücret saptandı. Türk-İş’in bu yıl için talep ettiği net 29 bin 583 TL tutarındaki asgari ücret son derece makul ve insancıl istemdi. Ancak hükümet patronların baskısından ötürü olsa gerek görüşmeye değer bulmadı. Patronlara asgari ücret desteği yüzde 42 artışla 700 TL’den 1000 TL’ye çıkarılırken emekçinin talepleri masada yer almıyor. Böylesi durumda Türk-İş’in masadan çekilmesi son derece yerinde tutum.
Emekçiyi hoşnut etmeyen, hayal kırıklığı yaratan asgari ücretin ardından sıra emekli aylığı ve memur maaşına yapılacak zamma geldi. Milyonlarca dar ve sabit gelirli 3 Ocak Cuma günü ve olası gönenç payını dört gözle bekliyor.
Can yakıcı yaşam koşullarında asgari ücrete yetersiz yüzde 30 artış yansıtılması aylık ve maaşlarına göreceli zam bekleyen emekli ile memuru kaygılandırıyor. 3 Ocak’ta TÜİK tarafından duyurulacak TÜFE oranını bekleyen milyonlarca gariban kitleye gönenç payı verilmezse SSK ve Bağ-Kur emeklisi yüzde 16-17 arasında memur ve memur emeklisi yüzde 12-13 arasında artışla yetinecek.
12 bin 500 TL tutarında aylıkla geçinmeye çalışan dört milyona yakın emekli sıfır zam tehlikesi ile karşı karşıya kalacak. 6-7 bin TL aylığa talim eden dul ve yetimlerin durumu daha kötü. Hal böyle iken yüzde salt yüzde 12-17 arasında yapılacak TÜFE zammı asgari ücretli gibi memur ve emeklide büyük hayal kırıklığı yaratacak.
Bir ölçüde soluklanmaları, yeni yıla yüzü asık girmemeleri için aylıklara yüzde 17 enflasyon zammının üzerine göreceli gönenç payı yansıtılması kaçınılamaz. Yoksa yürek dağlayan yakınmaları, göz yaşları dinmez.