Kıdem tazminatında reform isteyen patronlara işçi “genel grev” resti ile karşılık verdi.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan geçen hafta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın da katıldığı Meclis Toplantısı’nda mevcut kıdem tazminatı sisteminin hem işçiyi hem de işvereni fazlasıyla mağdur ettiğini belirterek, kıdem tazminatında reform yapılmasını istedi. Patronlar bu yöndeki görüş ve önerilerini çeşitli zamanlarda dile getirerek hükümet üzerinde baskı oluşturmaya çalışıyorlar.
Asıl amaçları sırtlarında yük olarak gördükleri kıdem tazminatından kurtulmak. Amaç işçi, işveren ve devletin ödeyeceği primlerden oluşacak fondan kıdemi ödemek. Yıllar önce oluşturulan konut edindirme ve tasarruf teşvik fonlarının başına ne iş geldiğini, amacına ulaşamadığını, işçi ve memurun büyük hak kayıplarına uğradığını biliyoruz. Bu gerçekler ortada iken emekçiye yönelik yeni fon peşinde koşmanın ne anlamı olabilir ki?
İşverenler mevcut sistemin gereksinimleri karşılamaktan ırak kaldığı, ancak emekçinin yüzde 15’inin kıdem tazminatından yararlanabildiği, yüzde 85’inin parasını alamadığı savunusu ile fon talebini yıllardır duyuruyorlar. Siyasi iktidar bu istemler doğrultusunda belirli aralıklarla kıdem tazminatı fonu oluşturulmasına yönelik birçok yasa taslağı hazırladı. İşçi sendikalarının “genel greve gideriz” tepkisi karşısında geri adım atan hükümet taslakları rafa kaldırdı. İSO Başkanı’nın açıklaması ile kıdem tazminatı yeniden gündeme geldi.
Hükümet de kıdem tazminatı fonu oluşturulmasından yana. 2023 yılının sonlarında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Kıdem tazminatında maalesef çok ciddi problemler var. Ödenmeme meseleleri var. Bir dönem fon oluşturup bununla problemi çözme gibi bir yaklaşım vardı. Önümüzdeki dönemde yine Türkiye’nin gündemi olacak” diyerek kıdem tazminatı fonuna olumlu yaklaşmıştı. Zaten yıllar önce hazırladıkları yasa taslakları bunun kanıtı idi. Eğer işçi sendikalarının kararlı ve dirençli tutumu olmasaydı kıdem tazminatı fonu çoktan yürürlükte olacaktı.
1936 yılında Türk hukuk sistemine giren kıdem tazminatı yıllar içinde erozyona uğrasa da emekçinin hala olmazsa olmazı, kırmızı çizgisi. Emekli olduğunda veya işten ayrıldığında önceden olduğu gibi günümüzde ev veya otomobil edinemese bile yine de tek güvencesi yılların emeği ve alın terinin karşılığı kıdem tazminatı. Bir ölçüde oğlunun iş kurabilme, kızının çeyiz parası. Bundan ötürü sıkı sarılıyor, ödün vermek istemiyorlar 88 yıllık kazanımlarından. Yüksek enflasyon karşısında satın alma gücünü yitirmesine karşın kıdem tazminatı gelecek güvencesi.
Türk-İş ve DİSK kıdem tazminatının kaldırılarak yerine fon kurulmasına kesinlikle karşı. Hak-İş önceki yıllarda fon tartışmaları gündeme geldiğinde olumlu yaklaşmıştı. Şimdiki tutumu ne olur bilemem? Yani işçi sendikaları konfederasyonları arasında tam uzlaşı ve görüş birliği yok. Birlikte tutum takınsalar daha güçlü olacaklar, talepleri daha çok karşılık görecek.
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, İSO Başkanı’na Bursa’da 1 Mayıs kutlamalarında, “Kıdem konusunda aynı noktadayız. Genel grev yaparız. Allah şahidim, Türkiye’yi durdururuz” resti ile karşılık verdi. Türkiye’nin en büyük konfederasyonu milim ödün vermemeye kararlı. Geçmiş yıllarda fon taslakları gündeme geldiğinde de aynı tavrı göstermişti.
2023 aralık ayında yapılan Türk-İş’in 24. olağan genel kurulunda, tüm delegelerin ayakta alkışı ile kıdem tazminatı sisteminin kaldırılması” genel grev gerekçesi” yönünde karar alınmıştı. Emekçinin duyarlı olduğu kıdem konusunu aralıklarla gündeme getirmek, yarayı kaşımak çalışma barışını bozar. Hem mevcut sistemde bir yıl çalışmanın ardından kıdem tazminatı alınırken, fondan kaç yıl sonra para alınacak?
Yeni gerginliğe ihtiyacı yok ülkenin. Kıdem tazminatını tartışmaktan çok, 17 bin 2 TL tutarındaki asgari ücreti, 10 bin TL’lik en düşük emekli aylığını iyileştirmeye odaklanmak daha doğru tercih olmaz mı?