Çin'de ortaya çıkan bir virüsün, dünyanın dengesini nasıl bozduğunu, yaşamımızı nasıl alt üst ettiğini hep birlikte deneyimledik..

Bu gidişle görmeye de devam edeceğiz !

Bildiğiniz gibi, COVİD-19'un, pandemi olarak kabul edildiği Mart ayından itibaren hükümet, bilim kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda, birçok kararlar alıp, bunları yaşama geçirdi…

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, gece-gündüz demeksizin yaptığı bilgilendirme açıklamalar toplum üzerinde çok etkili oldu.  bilim kurulu toplantısı sonrasında, birlikte hareket vurgusu yaptı. Kısıtlamalara ve test talebindeki düşüşe bağlı olarak vaka sayıları beklenenden fazla gerilese de bunu kalıcı hale getirmenin elimizde olduğunu söyledi. Salgının yıkıcı etkisinin azalacağına inandığını belirtti.

Sonra, kurallara uyan, kısıtlamalara uyan tüm vatandaşlara teşekkür ederek, ‘’Zamanın akışını durduramayız. Hastalığın yayılımını ise yavaşlatabilir, durdurabiliriz. Kısıtlama ve tedbirlere sabırla uyan tüm vatandaşlarımıza teşekkür ederim. Hüzün kapımızı çalmadan tedbirimizi alalım’’ dedi.

Tehlikenin farkına varan vatandaş, maske, sosyal mesafe ve hijyen konularına dikkat etti… Kalabalıktan kaçındı, toplu yerlere gitmedi.

Dönüşümlü çalışma sistemiyle, devletin kurum ve kuruluşları açık kalırken, fabrikalar da şalter indirmedi...

Böylece Türkiye, salgının ilk aylarında, dünyanın birçok ülkesine örnek oldu…

Ne zaman ki, turizm sezonu dikkate alınarak, kısıtlamalar rafa kaldırılıp, kontrollü sosyal yaşama geçildi, işte o zaman dengeler bozuldu…

Kontrollü sosyal yaşamı, "salgın bitti" şeklinde kabul eden vatandaşlar, COVİD-19 yokmuş gibi, maske takmayıp, fiziksel mesafeye dikkat etmeyince, korkulan oldu...

Koronavirüs, evimizin kapısına kadar geldi…

Bu durum karşısında hükümet, rafa kaldırdığı bazı kısıtlamaları tekrar yaşama geçirmek zorunda kaldı…

Ne yaptı?

Lokanta, pastane ve kafeterya gibi işyerlerinde, sadece paket servise izin verdi, yılbaşı nedeniyle yapılacak eğlenceleri yasakladı...

Cumartesi ve pazar günleri tam gün, hafta içi ise 21.00-05.00 saatleri arasında, sokağa çıkma kısıtlaması getirdi...

Akraba ve dost ziyaretlerinin yapılmaması istendi...

Bunun, geriye döşümü doğal olarak olumlu oldu...

Gaziantep için bakarsak, GAÜN için kasım ayında haftada 2 bin kişinin test yaptırdığı kentte, tedbirlere uyulmasıyla birlikte sayı aralıkta 800'lere kadar düştü. şu anda yaklaşık yüzde 30'larda bir düşüş var ve haftalık 800'lere geriledi. Yani başvurularda 2 binlerden 800'lere kadar gerileme var !

Bu bilgiler basında yer aldıktan sonra insanlar, daha fazla dışarı çıkmaya, sosyal mesafeye dikkat etmemeye başladı…

Aslında, maskede takmayacaklar ama cezadan korkuyorlar…

Bu da, sorunun iyi anlatılıp işin sıkı tutulması halinde, vatandaşın, alınması istenilen önlemleri yerine getirdiğini, en ufak gevşemede karşısında da, salgını çok çabuk unuttuğu gerçeğini ortaya koydu.

Öyleyse ne yapmak gerekiyor...

Özellikle bu dönemde, olumlu gelişmeler yaşansa da, "Salgında gerileme var", "ağır hasta ve vaka sayısı azaldı", "ölenlerin sayısında düşüş gözleniyor", "hastaneler rahatladı" gibi açıklamalardan, kaçınılması gerekiyor!...

Bu bilgiler, fayda değil zarar veriyor!...

Bazı kişiler bu sözleri, “salgın bitmiş” gibi değerlendiriyor, alınması gereken önlemleri uygulamıyor...

Toplum sağlığını tehdit ediyor...

Böylece, istemeyerekte olsa, kaş yapmak isterken göz çıkartıyoruz…

Sonuç olarak...

Pamdemi döneminde, devletin çıkarı göz önünde tutularak, bazı konuların paylaşımı sakıncalı görülüyorsa, o bilgiler, insanları rehavete sürükleyecek bu gibi açıklamalar olmamalı!

Bunlardan da, kaçınılmalı…

Sizi bilmiyorum ama ben böyle düşünüyorum…

Bizlere düşen, maske, mesafe ve hijyene dikkat etmek, kurallara sıkı sıkıya bağlı kalmak. Pandemiye dönüşen KOVİD-19 ile mücadelede, alınan önlemler kadar vatandaşların duyarlılığı da önemlidir…

Alınması gereken tedbir ve duyarlılık konusunda yaşanacak sıkıntılar, koronavirüse yarar...

Ki, bunun da bedeli ağır olur...

Oluyor da...

Sonra da, yaşadığımıza şükredelim…