Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en büyük, Türkiye’nin ise 7. büyük kenti olan, sanayisi, zanaatkârları, yemekleri, üretimiyle kendi yağında kavrulan, emekçi, çalışkan, üretken bir şehirde yaşıyoruz. Yaşamıyla, ortak değerlere sahip çıkmasıyla, organize sanayisiyle, üretken olan, türkü, kürdü, alevisi, Türkmeniyle barış içinde yaşayan ve örnek gösterilen başarılı bir kent Gaziantep. Benim doğduğum, doyduğum, vaz geçilmezim Gaziantep !

Gaziantep adını TBMM’den hakkıyla almış İstiklal Madalyalı bir şehir ! Kurtuluş Savaşı’nda halkının mücadeleci, azimli ve güçlü ruhuyla Gazi unvanını almış Karayılanların, Şehitkâmillerin şehridir. Gaziantep, binlerce yıllık bir kültürün mirasçısı, geçmişin ve geleceğin bir arada yaşandığı şehirdir. Gaziantep, tarihi, turistik ve doğal güzellikleriyle, Fırat nehri, Barak Ovasıyla, Kurtuluş Savaşı ve Antep savunması hatıralarıyla, eşsiz el sanatlarıyla, Zeugma müzesiyle, Antep kalesiyle, hanları, hamamlarıyla, leziz yemekleri, adını verdiği baklavası ve fıstığıyla, kırmızıbiberi, pamuğu, üzümü, zeytini ile mozaik bir şehirdir Gaziantep.

Çok sayıda unvana layık olan, birçok övgüye mazhar olmuş bir kentte sorunlar olmaz mı ! ??Tabii ki olur. Hem de birçok sorun.

Suriyelisi, mülteciler, dışarıdan yoğun göç, çarpık kentleşme, dar caddeler, imar iskan, rant devşirme, trafik, kiraların yüksekliği, kayıt dışılık, ve üstüne pandemi… Geçmişten bugüne taşınan sorunlar yumağı.

Sanayiden, ticarete, trafikten, uyuşturucuya, sağlıktan, eğitime, işsizliğe kadar birçok sorunla karşı karşıya kalan Marka bir kent ! Süper bir kent !

Ekonomik krize bağlı olarak artan işsizlik, geçim sıkıntısı bu gerginliği giderek derinleştiriyor. Gaziantep’te nüfusun olağan dışı artış göstermesi iğneden ipliğe her şeyi etkiliyor. Su yetmiyor, elektrik yetmiyor. Kiralar almış başını gitmiş. Bi Memur, işçi dar gelirli için Gaziantep’te yaşamak pek zor inanın !

Bir diğer sorun çarpık kentleşme, hava kirliliği ve hızla yükselen betonlaşma ! İğne çuvaldız meselesi. Bunları söylemek zorundayız. Eğer bu şehirde yaşıyorsak, elimizde kalem tutuyorsa gerçekleri haykırmak durumundayız ! Üç maymunu oynamak olmaz !

Ranta kurban edilen yeşil alanlar, imara açılan araziler, kat üstüne kat çıktırılan binalar Gaziantep’i sağlıksız bir kente dönüştürdü.

Dedim ya ! Eskiden gelen yanlış imar plan projelerin sonucunun doğurduğu trafik problemi. Sürekli artan araç sayısına dar cadde ve sokaklar ne kadar cevap verebilir ki ? Trafik kördüğüm. Daracık cadde sokaklarda park eden araçlar trafiği felce uğratıyor. Hele birde kar ve yağmur yağınca görün siz bu yolları. Maşallah ! Resmen kafayı yiyorsunuz !

Yazımın başında dedim ya ; saymakla bitmez, burada bana ayrılan sütun yetmez. Bir dokun bin ah işit durumu yani !

MARKA KENT !MUTLU KENT ! METROPOL KENT !

Hatırlayacak olursanız, yıllar önce GSO’nun yarattığı ve dilimize pelesenk olmuş bir ifade ‘Marka Kent Gaziantep’ gerçekten marka deyince markamı olunu veriliyor doğrusu hep merak etmişimdir. Elbette ki hayır.

 Tartışmaya açık olan “Marka Kent Gaziantep” ifadesini daha çok kullanıyoruz. Uluslararası marka sayılabilecek mutfağımızı ve yemek sektörünü bir kenara bırakacak olursak; Zeugma, Karkamış, Zincirli, Dülük ve tarihi kent dokusu, kültürel değerleri ile “Marka Kent” ya da “Süper Kent” Gaziantep  de denilebilir.

Bu kentte yaşayan insanların tarih boyunca ırk, dil ve din ayrımı yapmadan kardeşçe bir arada yaşadıkları; cami, kilise ve sinagogların bir arada bulunduğu ve birbirine saygılı yaşam geleneğine sahip bir kent olduğu söylenebilir.

Gaziantep Süper Kent olunca sorunları da süper diye değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Kent aldığı kırsal göç sonunda ortaya çıkan nüfus artışıyla; kent ve kentlilik sorunlarıyla, kimlik ve son dönem giderek hissedilen güvenlik, şehirleşme, ulaşım-alt yapı, trafik eğitim sorunlarıyla da ‘süper’liğini korur nitelikte.

Okuma yazma bilmeyen ve herhangi bir okulu bitirmemiş yaklaşık 350 bin insanın, bir o kadar da ilkokul mezunu insanın yaşadığı, üniversiteye giriş sıralamasında son yıllarda hep son sıralarda olan insanların Süper Kenti.

Okuma yazma bilmeyen ve herhangi bir okulu bitirmemiş yaklaşık 350 bin insanın, bir o kadar da ilkokul mezunu insanın yaşadığı, üniversiteye giriş sıralamasında son yıllarda hep son sıralarda olan insanların Süper Kenti.

Peki bu zorlu süreçte belediyeler hizmet amaçlı projeler ortaya koyuyor mu ? Plan tadilatları yapılıyor, sosyal donatı alanlarını yapı alanlarına dönüştürüyor.

Bazı kurum ve şahıslarda, belediyelerin çalışmalarını emsal alarak benzer çabalara girince planlar bozuluyor.

Elde edilen büyük arazi ve arsa rantları nedeniyle iş dünyası da neredeyse işlerini geliştirmek için kullanmaları gereken kaynakları, elde ettikleri işletme kredilerini arsa spekülasyonlarında kullanmaya başlamıştır.

Sonunda rant paylaşımının kamusal çıkarların önüne geçtiği, ekolojik değerler, koruma kullanma dengesi yerine sürdürülebilirlik kavramının ‘karların sürdürülebilmesi’ olarak ele alındığı, modernleşme adı altında kentlerin hafızası ne yazık ki kayboluyor.

Yaşama saygı sevgi duyan, küresel kent yarışında önde olmak için değil, daha çok para kazanmak için değil, mutlu olmak için çaba sarf eden, Marka Kent değil, değerlerine sahip çıkan “Mutlu Kent” olmak için hep birlikte el ele vererek çaba göstermeliyiz.

Kalın sağlıcakla!