Türkiye, 21 Ocak sabahı Bolu-Kartalkaya’dan gelen, yürekleri dağlayan otel yangını haberiyle sarsıldı.

Sabah saat 03.24’te otelde çıkan yangın karne tatili nedeniyle burada konaklayan aralarında öğrencilerin de bulunduğu 76 canı yaşamdan kopardı. 10 saat süren yangının ihmal ve denetim yetersizliğinden ötürü meydana geldiği netleşmeye başladı.  Kuşkusuz soruşturmalar sonucunda ihmale ilişkin yeni kanıtlar ortaya çıkacak. Çok eski yapı olmasına karşın, konaklama fiyatlarının geceliği 18 bin TL ile 50 bin TL arasında değişen lüks otelde yangın merdiveninin dışarıda değil, içeride olduğu belirlendi. Üstelik merdiveni gösteren işaretlerin olmadığı bizzat otel çalışanları tarafından ifade edildi.

Yangın alarmı ve yağmurla sisteminin de bulunmadığı sözüm ona lüks otel bu hali ile yıllardır on binlerce kişiyi ağırladı. Olası facianın her an eli kulağında olmasına karşın,  eksikliklerinden ötürü faaliyetini sürdürdü. Ve 21 Ocak sabahı ülkeyi acıya boğan o oteldeki yangın sonucu 76 can ihmalin, denetimsizliğin ve rantın kurbanı oldu. Aslında facia göz göre göre “geliyorum” diyordu.

Yangından iki gün önce otel sahibi Demirören Haber Ajansı’na ” Hazırlıklarımızı tamamladık, misafirlerimizi bekliyoruz” diye açıklama yapmıştı. Hazırlıklarının ne denli kusurlu ve yetersiz olduğu 76 kişinin yaşamını yitirmesi ile görüldü. Onlar için işyeri ve can güvenliği ne kadar önemliydi ki. Yeter ki tüm odalar yüksek fiyattan satılsın, kasalar dolsun. Dış cephesi ahşap görünümlü plastik ağırlıklı koruyucu ile kaplanmış 40 yıllık binada yangın merdiveni dışarıda olsa yatağında mışıl mışıl uyuyan konukları uyandıracak alarm ve  yangını baskılayacak yağmurlama sistemi bulunsa bu kadar can yitimi yaşanır mıydı?

Aileleri ile birlikte karne tatili yapan öğrencilerin “yanıyoruz, yardım edin” sosyal medya paylaşımlarını, alev topunun her yanı sarmasından ötürü ne yapacağını bilemeyen anne, baba ve aile büyüklerinin pencerelerden ” Yardım edin, itfaiyeye haber verin” çığlıklarını, camlardan sarkan çarşafların birbirine bağlanmış görüntüsünü Türkiye ,televizyon başında ve sosyal medyada ağlayarak izledi, okudu.

Düşünebiliyor musunuz.;   ailenizle kayağınızı yapmışsınız, lokantada   yemeğinizi yemişsiniz, hiçbir şeyden habersizce yatağınızda uyuyorsunuz, birden bir gürültü, her yeri saran duman kokusu ve odadan atım atmanıza engel olan alev topu. Ne yapılır bu umarsızlık karşısında…  

İki çocuğu ve eşi ile birlikte tatil yapan SÖZCÜ yazarı Nedim Türkmen’in kızı Ala’nın “Mahsuruz. Acil yardım” paylaşımı bu umarsızlığın net ifadesiydi. Saatler sonra Nedim Türkmen ve ailesinin cansız bedenine ulaşıldı. Bir aileden 14 kişinin yanarak yaşamın yitirmesi haberi olayın ne denli acı ve büyük boyutta olduğunun bir başka göstergesiydi.

Yangının çıktığı Grand Kartal, bölgenin en eski, pahalı fiyatı ve lüks odalarıyla  ünlü. 2007 yılında çıkarılan yangından koruma yönetmeliğinin otelde uygulanmadığı belirtiliyor. Alarm sistemi ve duman sensörlerinin çalışmaması, yağmurlama sisteminin bulunmaması, yangın merdivenin işe yaramayacak şekilde içeride bulunması ve en acısı 76 kişinin yaşamını yitirmesi zaten bunu kanıtlıyor.

Bolu’dan itfaiyenin 45 dakikada gelmesi ve geç müdahalede bulunması facianın bir diğer olumsuz yönü. Bu kadar lüks otellerin yapımına tonlarca para  harcanıyor, bölgede olası yangına müdahale edecek ne itfaiye ne de ambulans var. Öyle ya konaklama fiyatı dudak uçuklatan, kent merkezlerine hayli uzak  lüks otellerin yanı başında neden itfaiye ve ambulans bulundurma zorunluluğu getirilmez.

Karne sevinci ile kış tatili yapan 76 öğrenci ve ailesi ihmalin, kusurun, para kazanma hırsının, yetersiz denetimin ve eskiyen yangın yönetmeliğine uyulmamasının bedelini canları ile ödedi. Karne tatiline değil ölüme gittiler. Hesabı mutlaka sorulmalı. Gerçi ekmek peşinde koşan gariban emekçilerin canını alan Soma’nın, Ermenek’in, Amasra’nın hesabı ne kadar soruldu ki…